top of page

Mazhar Osman Kimdir?



Mazhar Osman: Feneryolu'nda bir Sokak ismi ve çok daha fazlası....Birkaç dakikalık bir okumaya kesinlikle değer...

Tarihte pek çok insan, öldükten sonra üne kavuşmuştur. Halbuki, Mazhar Osman Hoca, akliye ve asabiye hastalıklarındaki bilgi ve kabiliyetinden dolayı daha hayatta iken layık olduğu şöhrete ulaşmış ve toplumda pek az insana nasip olan yerini almıştı.

Mazhar Osman Hoca 1884 yılında Dedeağaç’ta doğmuş, 1904’de Askeri Tıbbiye’yi bitirdikten sonra Gülhane Hastanesi’nde Akıl ve Sinir Hastalıklarının Elektrikle Tedavisi asistanlığına atanmıştı. Aynı branşın muallim muavinliğini de yapmıştı. 1909’da o yıllarda dünyaca meşhur Kraepelin’in yanında çalışmak üzere Münih’e gitmiş, bir süre sonra da aynı derecede isim yapmış olan Peofesör Ziehen ve Oppenheim’ın Psikiyatri Servisi’nde asistanlık yapmıştı. Bilahare yurda dönerek tekrar Gülhane’deki derslerine başlamıştı. Sonraki yıllarda Haydarpaşa Askeri Hastanesi’nde, Haseki Hastanesi’nde, Toptaşı Bimarhanesi’nde görev yapan Hoca, bir taraftan da, verdiği dersler ve konferanslarla akıl hastalarının deli değil, gerçekten hasta olduklarını hekimlere ve halka anlatmak için büyük çaba harcamıştı. En önemlisi de Bakırköy’deki harap ve terk edilmiş Reşatiye Kışlaları’nı tamir ettirerek çağdaş nitelikte Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ni kurarak hizmete açmıştı.

1933’de yapılan Üniversite Reformu’Nda İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniği’ne Ordinaryüz Profesör olarak atandı. Profesör Mazhar Osman Hoca’nın dersleri öyle çekici, öyle öğretici olurdu ki, sınıf dolar taşar, çarşıdaki esnaftan sokaktaki halka kadar herkes gelir, bazı günler sınıfın asıl öğrencileri yer bulmakta zorlanırdı. Doğrusu Hoca da bunu iyi değerlendirir, Latince, Fransızca kelimelerin tam karşılıklarını halkın anlayacağı dile çevirip dersi anlatırdı. Mesela hastaya “Serebral Radyografi yaptık” demez, “Kafatasının resmini çektik” derdi. Ve böylece hekimlikle uzaktan yakından alakası olmayan dinleyicilerin de anlamasını sağlardı.

Mazhar Hoca 1930’lu yıllarda Feneryolu’nda aldığı oldukça geniş bir arazi üzerine kendi zevkine uygun iki katlı kagir bir bina inşa ettirerek kırmızıya boyattı. Bahçenin bir kısmına bağ çubukları diktirdi, bir kısmını da meyvelik yaptı.

İki kızı, üç oğlu, eşi, aşçısı, işçisi, bahçıvanı, siyahi yardımcısı, şöförü, çocuklarına ders veren ecnebi hocaları ile yazdan yaza oturduğu yeni köşkünde herkese örnek olan, saygı ile otoritenin, ilimle öğretimin iç içe yaşandığı bir hayat sürmeye başladı. Bahçe kapısının üstüne astırdığı bronz bir levhada, büyük kızının ismi olan Tuba yazılıydı. Hoca, özenerek yaptırdığı köşküne bu ismi seçmiş, etrafını duvarlarla çevirttiği malikanesinde her hususta büyük bir otorite olarak yaşamaya başlamıştı.

Hoca, yaz aylarında sabahları erken kalkar, çocuklarını alır, çok kere Feneryolu’ndan trene biner, çocukları okula gönderir, kendisi de Bakırköy’deki hastanesine giderdi. Derslerine muntazaman gelir, üniversitede verilen her konudaki konferansı hiç kaçırmaz ve daima en önde otururdu.

Seneler böyle geçti. Hoca kalbinden hastalandı ve 1951 yılında, ardında büyük bir ün bırakarak bu dünyadan ayrıldı.

Hoca’nın Feneryolu’ndaki köşkü bir süre boş kaldı. Sonra bahçesi parsellendi, apartmanlar yapıldı. En sonunda, özenle yaptırdığı evi insafsızca yıkıldı. Akıl almaz bir kararla yola Kumbaracılar Sokağı dendi. Seneler sonra da Gazi Ahmet Muhtar Paşa’nın bahçesinden geçen yola “Mazhar Osman Sokağı” adı verilmiş, böylece, şahıslarla yaşadıkları mekanlar arasındaki bağlar koparılmıştı.

Mazhar Osman Hoca gibi gerçekten büyük bir insanın yaşadığı Feneryolu’nda kendisine ait hiçbir iz kalmadı. . Dr.Müfid Ekdal - Kadıköy Sokakları

24 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Kuyubaşı'ndaki Kuyu?

Gazi Muhtar Paşa Sokağı’nın Ziverbey (Prof. Fahrettin Kerim Gökay) Caddesi’yle birleştiği yerin sol tarafında, yolun tam köşesinde, yerden birbuçuk metre kadar yükseklikteki yuvarlak bir ağızlıkla etr

bottom of page